AHMET ÖZEL RESMİNİN “İN/SAN” MERKEZLİ DİYALEKTİK SÜREÇLERİ
Ümit Gezgin

Ahmet Özel resmi, entelektüel bir ciddiyetin izini sürerken, kendi ontolojik geçmişini de arıyor. Bu arama, bilincin ortak deviniminde ve estetiğin kendine özgü soyut kulvarında gerçekleşiyor. Tam anlamıyla bir soyut resim olmasa bile bu resim, soyutlamacı gelenek içinde düşünsel ağırlığını içsel çelişik süreçler boyutunda yaşayan ve kendi yaratısal geçmişinin köklerine indiği oranda, sanatçının bireysel arkeolojisinin de izini süren bir özelliğe sahiptir.

Özgürlüğün mavi soyut resimleri içinde Ahmet Özel, bireysel mitolojisini dayadığı kolektif bilinçaltının izini sürmekle kalmıyor, aynı zamanda insanoğlunun ontolojik kimliğine doğru da bir yolculuğa çıkıyor. Bütünleşmiş parantezleri var ediyor sanatçı. Geometrik bir disiplin içinde, morun, mavinin, yeşilin düzen boyutunda istiflendiği tüm resimlerinde Ahmet Özel, filozofça bir tavır da geliştiriyor. Akılla sınanmış, duygu yüküyle harmanlanmış ve arkeolojik kazıyla derinlikli bir kültürel geçmiş var edilmiş tüm resimlerinde o kendine, uygarlığa ve kimliğine doğru hep bir yolculuğun izini sürüyor adeta.

Kendi mekanını sonsuzluğun özgür duyumsama estetiğinde var eden yaklaşımı, Özel’i hem çağdaş soyutçular içinde, hem de soyut resmin kendi gelişim tarihi içinde anlamlı bir yere yerleştiriyor. Filozofik bir tavrı bilinçle sürdürüyor Özel. Bu bilinç, estetik sıçramalar, mitolojik arayışlar, köklerin deşifrasyonu, büyük düzen ve kaosun yeniden ele alınması gibi insan ontolojisi, varoluşun felsefesiyle ilgili tanım ve kavramları cesaretle ele almasını doğurmuş, tüm bunları da estetik kalabilen bir düzen ve ritm duygusuyla oluşturmasına imkan sağlamıştır. Evet Özel, her zaman için ressam olduğunu hissederek yol alışını sürdürmüştür. Bu sürdürüş diyalektik bir süreç boyutunda gerçekleşmiştir onda. İç içe geçmiş, bazen kendisini yadsıyan bir form, renk ve onu tamamlayan duygusal, geometrik lirik söylem boyutu, içinde yeni ve canlı sürprizleri hazırlayarak somutlaşmış bir estetik kategori oluşturmuştur onda.

Onun resmi içinde gizli gerçekliğin soyutlaştırılmış ifadesi olarak varlık kazanan Kafkas mitolojisinin efsaneler zinciri,  sanatçıda yansımasını bulmuş soyut ve lirik tatlarla, sanatçının kendisine yönelik bakış açısı ve evrensel düzeni arayan yaklaşımı, salt geometrik bir disiplin düzeninde ortaya çıkmamış, aynı zamanda bu geometriyi, saklı bir figür kimliğine ve kültürüne, giderek renkle de algılanabilen bir şiire dönüştürmüştür.

 

Ve yine o, insanı merkeze alan bir estetik çabayla resimlerindeki ontolojik kazıyı sürdürürken “insan”a, onun sorular dolu varoluşuna doğru cesur adımlarla ilerlediğini de, bütün resim evreni ve gelişim dinamiğiyle kanıtlıyor. Bu, “in/san”; sanatçının “ben”iyle, evrensel insan kimliği ve serüveni arasında, tarihsel,  kozmik oluşumuyla varolan bir insandır.

Çelişkisini, varlığını, bilincini, inanç ve değerlerini, süreçler, kazanımlar olarak sırtlayıp, tarihten günümüze getiren varlık olarak “in/san”, hem sanatçı “ben”inde, hem de insanlık ülküsü içinde estetik bir varolan olarak devam eder. Ahmet Özel “insan” merkezli estetiğini bütüncül bir kimlikle ortaya koyuyor.

Malzemeyi kendine özgü bir biçem doğrultusunda kullanan Özel, bir zorunluluğun değil, yaratının öngördüğü esneklik içinde bir plastik ritme doğru yöneliyor ve her zaman için malzeme araç bilincinin içinde yaratı kozmosunda yerini alıyor. Tuval resimlerinden, karışık teknik çalışmalarına kadar uzanan çizgi içinde sanatçı, düşünce, biçim karşıtlığını bir ikilem boyutunda değil, bir diyalektik süreçler noktasında ontolojik bir algı ve hissedişin zengin çeşitliliğinde ortaya koyuyor. Hakiki bir resim var etmesi, bu resim dilinin Nart efsanelerinden, insanoğlunun yeryüzü serüvenine ve kozmik bilince, mistik yönelime kadar uzanan uzun, karmaşık yolculuğa çıkması, hep sanatçının kendi benliğini, varoluş gerçekliğini derinlemesine bir katman üzerine oturtması sonucu. Bu katman donuk ve statik değil onun bilincinde; hareket eden bir süreçler ve diyalektikler olarak işleyen organik bir bütünsel yapı adeta.

Sanatçının resimlerinde ortaya çıkan bedenler, gizlenmiş insan figürleri Alexander Baumgarten’ın, estetiği bir beden söylemi olarak nitelemesi boyutunda değildir. Bu kendi köklerinin ve efsanelerinin evrensel boyutta çözümlemesini yapabilen bir sanatçının, insanı merkeze alan bir plastik dil geliştirmesi ve bunu alabildiğine özgün, yaratıcı kılması sonucundadır. Onun estetiği duygusallığa da düşmez pek; adeta akılla yıkanmış ve sınanmış bir yapı özelliği kurar kendisine sanatçı. Bu yapı içinde mutlak suretle şiir, efsane vardır. Görsel geometrik dilin yalınlaştırılmış felsefi görsel açılımı bizlere kendiyle evren, bedenle düşünce, akılla sezgi arasında bağ kurabilen bir sanatçının geometrik, ritmik, düzen fikrini çağrıştıran soyutlamaları olarak yansır ve etkiler.

Estetik yapısı ve evrene bütüncül bakışı, bireysel kavrayışla sanatçı; Paul Feyerabend’in “gövde ve zihin sorunu hala çözülememiştir,” savına estetik bir boyut, kavrayışın gizemi içinde insana açılım da kazandırabilecek katmanlar açarak yeni boyutlar ekliyor.

Sonuç olarak, Ahmet Özel, evrensel varoluş sorunsalını irdelerken, Kafkas mitolojisinden de beslenerek resmini, geniş açılımlar gösteren, zengin içerikli bir boyuta taşıyor.

 

Ümit Gezgin

2003 yılında AKM’de açılan İn/san sergisi kataloğundan